Geçenlerde evimizde eşime yardımcı olan hanım düşüp bileğini incitmiş. Baktım şişme ve hafif morarma var, hemen Çeşme Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi’ne gönderdik. Ben özellikle gitmedim. Zira gittiğim takdirde -kabul etmem ama- belki öncelik tanınır ve sırada bekleyen hastalar rahatsız olurlar diye düşündüm.
Yaklaşık bir saat sonra döndü. Röntgeni çekilip çatlak tespit edilmiş. Çatlak bölge atel ile sabitlenmiş. İlacı verilerek eve gönderilmiş.
“Hastane kalabalık mıydı?” diye sordum. “Kalabalıktı ama doktorlar ve sağlık personeli inanılmaz bir tempo ile çalışıyorlar ve herkese yetişiyorlardı. Ne olur onlar için bir yazı kaleme alın. Zira para ile izah edilemeyecek bu çabalarına ne kadar teşekkür etsek azdır” dedi.
Ona hak verdim. Ve bir hekimin, Dr. Hüsrev Çetin’in gözünden, doktorların neler yaşadıklarını yazmaya karar verdim.
★★★
“Siz hiç, bir insanın içini gördünüz mü?
Canlıyken, kalbi atarken!
Damarlarında kanı dolaşırken!
Bir de, içinde bir dert aradınız mı?
Ben aradım!
★★★
Siz kanser olduğunu bir insanın, daha kendi bilmeden, en yakını, en çok seveni duymadan, teşhisini koyup ağladınız mı?
Ben ağladım!
★★★
Siz hiç, kanayan yaraya el bastınız mı, düşünmeden bir şey bulaşır mı diye!
Açık yaraya dibinden baktınız mı?
Gözünüze sıçrayan kandan, hepatit (sarılık) kaptınız mı?
Ben kaptım!
★★★
Siz hiç, bir tümör gördünüz mü?
Dokuz yaşında bir çocuğun kafasının içinde...
Görünce anlayıp yakın olan ölümünü ve bunu annesine nasıl söyleyeceğinizi düşündünüz mü?
Ben düşündüm!
★★★
Siz hiç başınız sağ olsun dediniz mi?
Hastayı ne halde getirdiklerini unutup, kapıda umutla bekleyen kalabalığa, bir babaya, bir anaya, bir evlada?
Ben dedim!
★★★
Siz hiç bir gece vakti, kalkıp sıcak yatağınızdan, polisle, jandarmayla uzun yol gidip, kör bir ışıkla vadiden indiniz mi?
Üstelik, bile bile az sonra görülecek manzarayı.
Ben indim!
Yetmez gibi gecenin sersemliği, ters dönmüş araçtan, cesetler çıkarıp, niye ölmüş diye soran savcıya, bir sebep söylediniz mi hiç?
Ben söyledim!
★★★
Siz uyurken, sabaha karşı çalan bir telefonla uyanıp, ya yetişemezsem diye, gaza basıp, apar topar ameliyata girdiniz mi?
Ben girdim!
★★★
Siz bir akşam misafir ağırlarken ya da güzel bir yemekteyken, belki de en sevdiğiniz dizi oynarken, koşa koşa hastaneye gittiniz mi, tanımadığınız biri için?
Ben gittim!
★★★
Ben daha neler yaşadım, insana, insanlığa, yaşama dair.
“Ne gerekiyorsa yapın”la başlayan; terk etmeler, vefasızlıklar gördüm, siz gördünüz mü?
Siz hiç, bir salgında bulaşmasın diye, evine kaçarken herkes, ateşli, halsiz, deva bekleyen birini yatırıp yanınıza, tedavi ettiniz mi?
Ben ettim!
Ve sırf bu yüzden, herkes korkarken hasta olmaktan, siz hasta oldunuz mu?
Bırakın hastalığı, öldünüz mü?
Ben öldüm!”
★★★
En zor koşullarda, en umutsuz vakalarda bile, kendi yaşamlarını unutup hastalarını yaşatmak için çırpınan tüm doktorlara ve sağlık çalışanlarına sonsuz teşekkürler ve minnetle...