Ağla insanlık ağla!..

Her sabah uyandığımda cep telefonumu “Bugün içimizi karartan neler yaşayacağız?” sorusuyla açıyorum...

Örneğin dün ekran açılır açılmaz karşıma, Gazze’de kemikleri sayılacak kadar zayıflamış, adeta canlı bir iskelete dönüşmüş küçük bir çocuğun fotoğrafı çıktı.

İçime oturan bu görüntü karşısında ne diyeceğimi bilemedim.

Sadece “Ağla insanlık ağla” diye yazabildim.

Bilmem farkında mısınız?

Antik çağın ünlü oyun yazarı Menandros’un  “İçimizdeki tanrının sesi” olarak tanımladığı vicdanlarıyla vedalaşanlar, uzunca bir süredir, her yeni güne bu duygularla başlamamıza neden oluyorlar.

★★★

Oysa vicdan o kadar önemli ki...

Anlatmaya çalışayım:

- Yaptığımız hareketlerde, söylediğimiz sözlerde “hakkaniyete” uyup uymadığımızı sorgulayan, bizi tereddütte bırakan şey, vicdanımızın sesidir. 

- Vicdan, her işte “iyi niyetin” yanı sıra, faydalı davranışlarda bulunmanın zorunlu olduğunu göstermeye çalışır.

- Vicdanın sesine ters düşen kişi ne kadar katı yürekli olursa olsun, yine de tedirginlik yaşamaktan kurtulamaz. Istırabının nedeni, vicdanından gelen sesin gösterdiği doğru eylemlerle, gerçek hayattaki yanlış eylemleri arasındaki çatışmadır.

- Vicdanımız, kendi öz benliğimizden fedakârlık yapmamız pahasına bize değerli bilgiler verir. 

- Dünyada ve ülkemizde olup bitenler, insanlık için tek çıkar yolun, vicdanın sesiyle birlikte, akıl ve bilgiyi kullanarak karar vermekten geçtiğini gösteriyor.

★★★

Bilge der ki; vicdan, insanın pusulasıdır...

Onun kuzeyi dürüstlük, güneyi şefkat, doğusu adalet, batısı ise merhamettir...

Bu yüzden vicdanının sesini dinleyen bir insan, yönünü kaybetse bile yolunu kaybetmez. Çünkü yolu ona aittir, çünkü yolu değerleridir...

Yeter ki vicdanını kaybetmesin!

★★★

Şu muhteşem hikaye ne güzel anlatıyor vicdanı ve hayatlarımızdaki önemini:

Ateş, su, rüzgâr ve vicdan sıkı arkadaş olmuşlar. Çekememezlik, dedikodu, ihtiras girmemiş aralarına.

Bir gün içlerinden birisi kaygıya kapılmış; “Ne kadar iyi arkadaşız, hep birlikteyiz. Ama bir gün kaybolursak, nasıl bulacağız birbirimizi?..”

Ateş; “Dert değil, ben nereye gidersem gideyim, dumanımı görüp o yöne gelir beni bulursunuz” demiş.

Su da rahat konuşmuş; “Beni kaybedersiniz, sesimi dinleyin, o ses nereden geliyorsa ben
oradayım.”

Rüzgâr ise şöyle bir esip, gülümsemiş; “Beni kaybetmezsiniz, merak etmeyin!”

Vicdan ise arkadaşlarına bakıp, düşünmüş bir süre:

“İyisi mi siz hiç beni kaybetmeyin, ben bir kez kaybolursam, bir daha kolay kolay bulamazsınız!”

★★★

O nedenle tüm gücümüzle haykıralım;

“Ey vicdan, biz yaptık sen yapma, bizi yalnız bırakma!..”